7 Mart 2017 Salı

Sonunda Chata (Türkçesi: Klübe-Orman Evi Her neyse...)

Sonunda Chata (Türkçesi: Klübe-Orman Evi Her neyse...)

Uzun zamandır yazmıyorum. Bir arayışa girip üç beş cümle yazayım ve bu cümleleri birkaç resim, video vs. ile pekiştireyim dedim.

3.5 yıldır Çek Cumhuriyetindeyim. Buradaki öğrenim hayatımın sonuna geldim sayılır. Bir hafta sonra son tez savunmamı yapıp mezun olacağım. Nisan ayında kürkçü dükkanına dönüş var.

Kültürlerine dair pek çok şey öğrendim. Dillerini de az çok anlayabiliyorum. Bu yazımda burada birçok kişinin yaşam tarzı haline getirdiği bir şeyden bahsedeceğim.

Çek Cumhuriyeti genel olarak yeşil, bol yağış alan ve her yerinde göl veya gölcükler olan bir ülke. Aşağıdaki video ve resimlerde benim sıklıkla gittiğim iki tane göl var.











Anlatacağım şey elbette ülkenin gölleri olması veya yeşil olması değil. Anlatacağım şey genel olarak herkesin göl kenarında, dere kenarında veya orman içerisinde bir ahşap evi veya klübesi olması. Hemen hemen her ailede (kimi atadan kalma, kimi yeni yapılmış) bir veya iki tane bu evlerden var. Örneklerini de aşağıya koydum.




Kaldığım klübeye giden yol

Orman içerisinde büyük ihtimalle terk edilmiş bir klübe
 Kaldığım klübe


Dinlenmek, doğayla başbaşa kalmak veya şehirden kaçmak vs. gibi sebeplerle ne zaman boş vakitleri olsa bu evlere gelip kalıyorlar. Bu evlerin büyük çoğunluğunda su yok. Hava soğuksa ısınmak için odun kırıp, soba yakmak zorundalar.

Burada bu evlerde boş vakitlerde yaşamak, ailenin diğer fertleriyle veya arkadaşlarla vakit geçirmek (göl buz tuttuysa paten yapıp buz hokeyi bile oynuyorlar) bir kültür. İşin diğer bir yanı bu tip evlere sahip olanlar arasında buradaki dar ve orta gelirliler çoğunlukta. Üst gelirlilerin klübeleri (klübe demek belki de yanlış olur) kendisini albenisi ile belli etmekte ve çok sayıda göremedim bu gösterişli klübelerden. 

Benim için farklı deneyimlerdi bu evlerden birinde kaldığım zamanlar. Ayrıca bir şehir insanı olarak bana uzak bir alışkanlık. Türkiyede yaşayan birçok kişi içinde durumun farklı olduğunu düşünmüyorum. Burada bu kültür nasıl oturmuş ona dair bir bilgim yok. Sadece çok eski bir kültür olduğunu biliyorum.

Bu yazıyı bu kültürü kısaca anlatmak için yazdım. Umarım insanlık olarak yeşile sahip çıkar, onu korur ve nimetlerinden yararlanmaya devam ederiz. Aşağıda bir video ve birkaç fotoğraf daha var. Okuduğunuz için teşekkürler.

Altan Onat

İlginç bir mantar türü

Kaldığım klübenin önünden bir sonbahar görüntüsü

İçme ve kullanma suyu için orman içerisinde açılmış kuyu, ona da bir çatı kondurmuşlar :)

Orman içerisinde, büyük ihtimalle bir çocuğun yaptığı ev :)

 Kaldığım klübenin önünden bir yaz görüntüsü
Kaldığım klübenin önünden yağmur görüntüsü

3 Ağustos 2015 Pazartesi

En zekilerin bile görmek istemeyecekleri önyargıları olabilir...

Çok uzun zamandır buraya bir şey yazmamıştım. Bugün benim için ilginç olan bir şey okudum. Belki bu kısa yazıyı okuyacaklar için de ilginç olabilir öğrendiğim şey.

Şu sıralar Stephen Hawking'in popüler bilim kitaplarını okumaktayım. Çok uzun süre (tam hatırlayamamakla birlikte Amerika için 55 hafta olması lazım) Amerika ve İngiltere'de en çok satan kitaplar listesinin tepesinde kitapları olan bir bilim adamı ve yazar. Kendi söylemine göre Evren ve Evren hakkındaki çalışmaları için kitap yazmasının nedeni en başta kızının eğitim giderlerini karşılayabilmek. 

Resim şuradan alınmıştır: http://www.amazon.co.uk/Black-Holes-Universes-Other-Essays/dp/0553406639


Bir bilim adamı olarak herkesin anlayabileceği bir üslupla yazmış kitaplarını. Tabii ki bunda anlaştığı yayınevinin çok büyük katkısı var. Yayınevi yönetmeninin yönlendirmeleri sonucu bu tip anlaşılabilir kitaplar yazabilmiş. Hawking'in söylediğine göre kitabında bazı temel denklemlere yer vermek istemiş, fakat yayınevi yönetmeni biraz halk yardakçılığı (bkz. populis bir tavırla) yaparak Hawking'in koyacağı her denklemin satışları yarıya indireceğini söylemiş. Hawking kitabına koyduğu Einstein'ın meşhur kütle enerji denkleminin (E=mc^2) kitabın satışlarını yarıya indirip indirmediğini bile şaka yoluyla da olsa sorgulamış.

Gelelim benim öğrendiğim bilgiye. Hawking son yüzyılda kuramsal fizikte olan gelişmelerden bahsettiği kitabında doğal olarak Einstein'a ve çalışmalarına da yer vermiş. İlginç olan şey, Einstein'ın 1905'te özel görecelik kuramı olarak ortaya koyduğu, 1915 yılında ise genel görecelik kuramı olarak genişlettiği kuramında evrenin matematiksel olarak büzüldüğünün veya genişlediğinin gösterilebilmesine rağmen, Einstenin'ın statik evren olgusuna körü körüne inanması ve kuramının bunu belirtmesi için adına kozmolojik sabit denilen bir sabit eklemesi. 1929 yılında Edwin Huble'ın evrenin genişlediğini gösteren gözlemiyle, Einstein büyük bir hata yaptığını anlamış ve bu kozmolojik sabiti hayatnın en büyük hatası olarak nitelendirmiş. Şimdi neden "En zekilerin bile görmek istemeyecekleri önyargıları olabilir..." gibi bir başlık kullandığımı anlamışsınızdır. Kendi hayatımda önyargılardan kurtulmaya çalışan birisi olarak şunu belirtmeliyim bu örnek bana daha kurtulamamış olduğum nice önyargım olabileceğini hatırlattı.

Önyargısız bir hayat sizinle olsun!

Altan ONAT

3 Ekim 2014 Cuma

Einstein ile Ay Yürüyüşü!

Uzun bir süreden sonra tekrar bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim ve en iyisinin blogda yaşadıklarımı, okuduklarımı ve hissettiklerimi paylaşmak olacağını düşündüm. Başlığın biraz garip olduğunun farkındayım, şu sıralar okuduğum bir kitabın isminin İngilizce'den bendenize ait şahane(!) çevirisi. Kitabın orjinal ismi "Moonwalk with Einstein". Kitap başlangıçta bir kişisel gelişim kitabı gibi görünse de, aslında sadece bir insanın bir yıl içerisindeki değişimini anlatan bir roman gibi. Kitap bir gazetecinin bir röportaj sürecinde, önce dünyanın en güçlü insanını araması ile başlayan, daha sonra buradan dünyanın en zeki insanını aramasına yönelen yaşamından bir kesitle başlıyor. Bu olaydan sonra kitap yazarın bir sene içerisinde kendisini ve hayatını değiştirerek nasıl Amerika'nın hafıza şampiyonu haline geldiğini içeriyor. Amacım burada kitabı anlatmak değil, fakat kitapta İngiltere ile ilgili verilen bir örnek var ki dikkatimi çekti. Yazar eğer Londra'yı ziyaret ederseniz ellerine tutuşturulmuş bir harita ile sokaklarda mobiletleri ile gezen çoğu genç insanlarla karşılaşabileceğinizi yazmış. Bu insanların Londra'nın taksi sürücüsü adayları olduğundan bahsetmiş. Bu eğitimdeki gençlerin Londra'daki Ulaştırma Ofisi tarafından akredite olmaları için iki veya dört yıl içinde bu hızla büyüyen şehirdeki 25000 sokağın tüm yerlerini ve trafik düzenlerini ve bunun yanında 1400 adet önemli konum (landmark) hatırlamaları gerektiğinden söz etmiş. Ayrıca sadece 10 kişiden 3 kişi bu akreditasyonu elde edebiliyormuş. Bu örnek bana çok ilginç geldi, yaptığım şeyler konusunda ve başka konularda beni düşünmeye sevketti. Bu yayını okuyacak olanlarla da bu örneği paylaşmak istedim.